Ölümle Yaşam Arasında - Bölüm 3
Alp hala gördüklerine inanamıyordu. Her zaman içli dışlı oldukları komşuları Tansel bey, ensesine bir bıçak saplanmış halde mutfaklarında yatıyordu.Ya da Tansel beye her ne olduysa, ondan geriye kalanlar bir ceset olmuş, gözünün önünde cansız bir şekilde uzanıyordu. Ortam ölüm sessizliğine bürünmüştü adeta. İkisi de birbirlerine, Tansel beyin gerçekten ölüp ölmediğini sormaya korkuyordu. Ama ikisi de gerçeğin farkındaydılar. Eğer Arzu bunu yapmasaydı, şu an yerde cansız bir şekilde yatan kişi kocası olabilirdi.
-"Gerçekten öldü mü?" diyerek sessizliği bozdu Arzu.
-"Ensesinde bir bıçak var hayatım. Hayatta olması mümkün değil."
Arzu bu cevaptan sonra daha çok rahatsız oldu.Kocası bu rahatsızlığı farketti ve:
-"Sakin ol hayatım, olan oldu artık." diyerek karısını teselli etmeye çalıştı ama Arzu'nun hiçte teselli olacakmış gibi bir hal yoktu.
Alp bir anda yerinden kalktı ve hızlı adımlarla mutfaktan çıktı.Arzu, cesetle birlikte mutfakta baş başa kalmıştı. Kocası dönene kadar gözlerini kapıdan ayırmadı.Zaten kocası da onu çok fazla bekletmedi ve elinde bir battaniyeyle geri döndü. Karısının yanına uğramadan Tansel beyin -ya da ondan geriye kalanların- yanına gitti ve üzerini battaniyeyle örttü. Daha sonra karısının yanına geldi.
-"Gel hayatım, oturma odasına gidelim."
Ellerinden tutup karısını kaldırdı ve birlikte oturma odasına gittiler. Arzu koltuğa uzandı ve kocası da baş ucunda yere çöktü. Hala işlediği cinayetin gerginliğini üzerinden atamıyordu. Alp, karısının saçlarını okşuyor, onu rahatlatmaya çalışıyordu. Arzu biraz daha rahatlamış gibiydi. Kocasının, onun saçlarını okşaması gerginliğini biraz olsun almıştı. Alp, karısı biraz olsun uyuyabilsin diye, ikisine ait olan şarkıyı söylemeye başladı. Ne zaman başlarına bir bela gelse, bu şarkıyı söyleyip güç kazanmaya çalışırlardı.
-"Sen ve ben,
El ele vereceğiz.
Tüm dünya diz çökecek,
Sevgimiz karşısında.
Sen ve ben,
El ele vereceğiz.
Sen ve ben,
Üstesinden geleceğiz."
Alp karısının saçlarını okşamayı hafifçe bıraktı. Karısı sonunda huzursuz bir şekilde de olsa uyuyakalmıştı. Arzu'nun uyuduğunu anladıktan sonra yanağına bir öpücük kondurdu ve son kez başını okşadı.
Karısı uyuduktan sonra, çok ciddi bir problemleri olduğunu hatırladı Alp. Komşuları mutfakta cansız bir şekilde yatıyordu.Bir müddet ne yapacağını düşündü. Aniden aklına bir fikir gelmişçesine koşar adımlarla mutfağa gitti. Tezgahın üzerinden ıslak bir bez aldı.Tansel beyin ensesindeki bıçağı çıkarıp, sapını bir güzel bezle sildi. Karısının parmak izlerinin tamamen silindiğinden emin olduktan sonra, bıçağı eliyle kavradı ve olabildiğine gücüyle sıktı. Aklına gelen fikir, suçu üzerine almaktı. Karısının buna razı olmayacağını biliyordu ama onun hapse girmesine de izin veremezdi.Suç aletini temizlemeyi bitirdikten sonra, telefonunu eline aldı. "155"i tuşladı.
Arama tuşuna basmadan önce bir müddet duraksadı. Karısından ayrılacağı için, içi bir anda keder ve üzüntüye büründü. Ama bundan başka yapılabilecek hiçbir şey de yoktu. Arama tuşuna bastı.
-"155 Polis İmdat Hattı'na hoşgeldiniz. Şu an yaşanan yoğunluktan dolayı sizi ilgili personele bağlayamıyoruz. Lütfen hatta kalınız."
Alp, telefon kulağındayken duvardaki saate baktı. Saat altıyı çeyrek geçiyor, güneş ışıkları etrafı yeni yeni aydınlatıyordu.
-"Millet suç işlemeye erkenden başlıyor herhalde." diye kendi kendine söylendi.
Alp yaklaşık altı ya da yedi dakika kadar telefonun bağlanmasını bekledi. Yavaş yavaş umudunu kesmeye başlamıştı ki telefonun açılma sesi geldi.
-"Merha..." bile diyemeden telefonun diğer ucundaki memur sözünü kesti.
-"Efendim şu an gerçekten çok yoğunuz. Olayları kontrol altına almaya çalışıyoruz. Lütfen yeni bir haber gelene kadar evinizden dışarı çıkmayınız. Gelişmeleri haberlerden takip edin."
Memur açıklamayı yaptıktan sonra telefonu Alp'in suratına kapattı. Alp hangi gelişmeleri takip edecek, ne olaylarıydı?
Kafasında bin bir türlü soruyla oturma odasına gitti. Biraz aradıktan sonra kumandayı buldu ve televizyonu açtı. TRT'nin haber kanalı açıktı. Bir anda gördükleri karşısında donakaldı. Sokaklar kaos içindeydi. İnsanlar oradan oraya delirmiş gibi koşuyor, kaçan insanlara saldırıyorlardı. Gözü bir anda ekranın altındaki haber manşetine gitti. Okur okumaz, kumandayı elinden düşürüverdi.
-"Ölüler geri dönüyor!"
Yorumlar
Yorum Gönder