Ölümle Yaşam Arasında - Bölüm 1





I. BÖLÜM

    Sabah yaklaşık saatin beşiydi ve daha alarmı çalmamıştı. Onu uyandıracak herhangi bir dış etken olmamasına rağmen Alp, birdenbire uyanmıştı. Gözlerini açtı ve yatakta oturur pozisyonda doğruldu. Yanında yatan karısına baktı. Arzu hala derin bir uykuda ve kim bilir kaçıncı rüyasındaydı. Karısını izlemesini, boğazında hissettiği kuruluk hissi bozdu. Kendi kendine:

-"Şimdi mutfağa kadar kim gidecek?" diye söylendi. 

Sonuçta uyanması gereken zamana daha 2 saat vardı. Eğer gözlerini tamamen açmadan mutfağa kadar gidip, bir bardak su içtikten sonra hemen geri dönerse uykusunu açılmazdı. Öyle de yaptı. Gözleri yarı açık bir şekilde yatağından kalktı ve uykusunu kaçıracak ani bir hareket yapmadan mutfağa gitti. Mutfakta, camdan içeri giren hafif bir aydınlık vardı. Akşam yedikleri yemeğin bulaşıkları hala tezgahın üzerinde duruyordu. Işığı açmak istemiyordu çünkü uykusu bir anda kaçabilirdi.Yarı uyanık yarı uykulu bir halde, dolaptan bir bardak aldı. Bir müddet, suyun nerede olduğunu hatırlamaya çalıştı. 

-"Tabii ya, suyumuz bitmişti."

Tezgaha yöneldi ve musluktan bir bardak su doldurdu. Normalde şebeke suyu içmezdi ama saat sabahın beşi ve içecek başka bir su yoktu. Bir dikişte suyu midesine yolladı:

-"Şükürler olsun ki uykum kaçmadı. Umarım yatağa gidene kadar da kaçmaz." diye söylendi kendi kendine.

Boş su bardağını diğer bulaşıkların arasına koydu ve mutfağın kapısına yöneldi. Tuvaletin önünden geçerken, tuvalete gitmesi gerektiğini farketti. Tuvalete gidip gitmemek arasında kararsız kaldı. Sonuçta tuvalette hiçbir ışı kaynağı yoktu ve ışığı açması gerekiyordu. Bu bile başlı başına uykusunun kaçması için yeterli bir sebepti.

-"Neyse, zaten 2 saat sonra kalkacağım, o zaman giderim." dedi ve tekrar yatak odasına yöneldi. 
Karısını uyandırmamak için yavaş adımlarla odaya girdi. Oda, mutfaktan daha karanlıktı ama bu karanlığa rağmen karısının yatakta olmadığını farkedebildi. Gözlerini ovuşturdu ve yatağa tekrar baktı. Karısı yatakta yoktu. Karısı, peşinden mutfağa gelmiş olamazdı zira gelseydi onu görmemiş olması imkansızdı. Bir an tuvalete gitmiş olabileceğini düşündü. Ama tuvaletin ışığı kapalıydı, yani karısı orada da olamazdı. Ama bu saatte başka nereye gidebilirdi ki?

Karısının tuvalette olmadığından tam olarak emin olmak için tuvaletin kapısına gitti. Kapıya birkaç kez hafifçe vurdu ve:

-"Arzu içeride misin?" 

İçeriden hiçbir ses gelmedi. Kapıya birkaç kez daha vurdu.

-"Arzu, bak içeri geliyorum. Sonra kapıyı açtım diye bana kızma he."

Kapıyı yavaşça açtı ve içeri baktı. İçerisi karanlıktı. Işığı yakıp tekrar baktı, karısı tuvalette de değildi.

-"Allah Allah, nereye gider bu kadın?"

Tuvaletin ışığını ve kapısını kapattı. Geçtiği her odanın içine bakarak koridorda yürümeye başladı. Karısı hiçbir yerde yoktu. Koridorun sonunda kadar yürüyüp dış kapı görüş alanına girince, karısını buz kesmiş bir vaziyette kapıya bakakalmış olarak gördü. Bir müddet onu izledi ama hiçbir şey yapmıyordu. Öylece sessiz ve hareketsiz bir biçimde kapıya bakıyordu. En azından baktığından emin olamasa da kapıya dönük olduğunu görebiliyordu.

-"Arzu? İyi misin?"

Alp, sorusunu sanki karısına değil de kapıya yöneltmiş gibi hiçbir cevap alamamıştı. Bir iki adım atıp karısının arkasında durdu ve elini karısının omzuna koydu. Elini koyar koymaz Arzu kocasına dönüp hafif bir çığlık attı.

-"Sakin ol, benim Arzu. Neler oluyor Allah aşkına?"

-"Orada Alp, kapının dışında biri var." dedi eliyle kapıyı göstererek.

-"Bence hala uyanamamışsın karıcığım. Saat sabahın beşi, kim gelebilir ki?"

Arzu, kocasının bu küçümser sorusundan sonra kendini sorgulamaya başladı. Acaba gerçekten de orada kimse yok muydu? Sonuçta yeni uyanmış ve hala uykuyla uyanıklık arasındaydı. Aslında olmayan sesler duyuyor olması gayet normaldi; Gördüğü rüyanın etkisinden çıkamamış da olabilirdi daha.

-"Sanırım daha uyanamadım Alp." dedi Arzu gözleriyle kapıya bakarak. 

Alp karısına sarılıp onu sakinleştirmeye çalıştı. Ama karısı hala ürkek gözlerle kapıya doğru bakıyordu. Sanki kapının hemen dışında biri olduğunu hissedebiliyordu. Alp karısını daha fazla korkutmamak için:

-"Hadi artık uyumaya devam edelim.Zaten iki saat sonra kalkacağım." dedi.
Arzu kapıya son bir bakış attı ve kocasının önünde odaya yürümeye başladılar. "L" şeklinde koridordan geçip, odanın kapısına yaklaştılar. Tam o sırada dışarıdaki kişi, hafif bir tonda tekrar üç kez kapıya vurdu. Bu normal bir insanın uyurken zor duyabileceği bir sesti ama bu sefer ikisi de duydu. Ses geldiği anda ikisi de dönüp kapının olduğu tarafa dikkat kesildiler.

-"Söylemiştim sana Alp, dışarıda biri var!"

Alp, karısının yüzüne baktı ve hiç duraksamadan kapıya gitti. Birkaç saniye kadar kapının önünde bekledikten sonra kulağını kapıya koydu. Dışarıda sanki köpek varmış gibi hırıltı sesleri geliyordu. 

-"Galiba bahçemize bir köpek girmiş Arzu." dedi karısına.

-"Bir köpek mi kapıyı çalacak Allah aşkına?" diye kocasının bu fikrini reddettiğini belli etti.
Alp onaylayan bakışlarla karısına baktı. Bu fikir ona da mantıklı gelmişti. Zira bir köpek yumuşak patileriyle kapıyı çalabilir miydi? Hem de düzenli aralıklarla üç kez. 

-"E köpek değilse ne peki? Dışarıdan hırıltılar geliyor."

Alp bunu dedikten sonra iki saniye geçmemişti ki kapı üç kez daha vuruldu. İkisi de irkildiler ve Alp karısının yanına kadar geriledi. Ama ne bir söz ne de ikinci bir vurulma sesi gelmedi.

-"Haklısın Arzu, kapıda biri var..."

Yorumlar

Popüler Yayınlar